Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti
Satmak eyleminin tamamlanması için uyuşturucu veya uyarıcı maddenin karşı tarafın fiili hakimiyetine geçmesi gerekmektedir. Fiili hakimiyet sadece bizzat teslim yoluyla olmayıp diğer yöntemlerle de gerçekleşebilmektedir. Örneğin içerisinde uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunan bir deponun anahtarının karşı tarafa verilmesiyle satmak eylemi tamamlanmaktadır. Bu durumda önemli olan karşı tarafın bu maddeler üzerinde tasarruf yetkisini kullanabiliyor olmasıdır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin tesliminde maddi bir bedel karşılığında olmayan eylemler “satma” eylemini oluşturmayıp “başkalarına verme” eylemini oluşturmaktadır. Satma eyleminin icra hareketlerine başlanıldıktan sonra irade dışı olarak teslimatın gerçekleşmemesi halinde eylem teşebbüs aşamasında kalmış olmaktadır. Ancak fiilin teşebbüs zamanına kadar geçen süre için aynı fıkrada düzenlenen ve bir diğer seçimlik hareket olan “satışa arz etme, satış için bulundurma veya nakletme” eylemleri tamamlanmış olduğundan ilgili eylemler üzerinden yargılama yapılmalıdır.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satın alan kişinin bu maddeyi hangi saikle aldığının satma eylemi açısından bir önemi bulunmamaktadır. Alıcının bu maddeyi kullanmak için veya başkasına satmak için almış olması önem arz etmemektedir. Alıcının eylemi kendisi hakkında yapılacak hukuki nitelendirme bakımından önem arz etmektedir.
Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin satışının tespiti açısından maddenin kullanıma elverişli olup olmamasının araştırılmasının gerekliliği yönünde doktrinde çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bazı çalışmalara göre satıma konu olan uyuşturucu veya uyarıcı maddenin tespitinin yeterli olacağı, kullanım için elverişli olup olmamasının bir değerinin olmadığı, uyuşturucu veya uyarıcı madde satma suçunun soyut tehlike suçu olduğu, bu maddeler için bir zararın gerçekleşmesinin aranmadığı, maddenin toplumda dolaşıma sokulmasıyla bu suçun oluşacağı yönündedir. Bir diğer görüşe göre ise satıma konu olan uyuşturucu veya uyarıcı maddenin miktarının az olduğu durumlar da dahi maddenin kullanıma elverişli olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Yargıtay kararlarında; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerle ilgili 2313 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca maddelerin uyuşturucu veya uyarıcı madde olmaya elverişli olup olmadığının hesaplanması, hesaplanamadığı durumda ise kullanıma elverişli olup olunmadığına bakılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu görüşler doğrultusunda 2313 sayılı Kanun kapsamında ele geçirilen maddelerin uyuşturucu veya uyarıcı madde olup olmadığının tespiti yapılmalıdır. 2313 sayılı Kanun’un 1. maddesinde “Tıbbi afyon ile müstahzaratının ve morfin ve bütün milhlerinin ve morfinin uzvi hamızlarla veya küul cezriyle birleşmesinden mütehassıl bütün eterlerinin ve bunların milhlerinin ve koka yaprağı, ham kokain ve kokain ekgonin ve tropokokain ile bütün milhlerinin ve yüzde 0,20 gramdan fazla morfin ve milhlerini ve yüzde 0,10 gramdan fazla kokain ve milhlerini muhtevi bütün müstahzarların ve ökodal (Eugodal), dikodit (Dicodide) ve Dilodit (Diloudide), Asedikon (Acedicone) ve bunların terkibi kimyevisinde bulunan maddelerde bütün müstahzarlarının ithal, ihraç ve memleket içeresindeki satışı Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin murakabesine tabidir.” ifadesi yer almaktadır. Yargıtay’ın emsal kararlarında belirttiği gibi maddenin tespiti yapılamadığı haller de kullanım için elverişli olup olmadığına bakılması gerekmektedir.
Kullanıma elverişli olmayan bir maddenin satışı da mümkün olmadığında “işlenemez suç” kavramı ortaya çıkmaktadır. Satma eyleminin oluşması için, satışa konu olan madde miktarı önemli değildir. Miktar çok az olsa bile madde kullanılmaya elverişliyse suç oluşturabilmektedir. Bir karışım içerisinde morfin, kokain veya bunların tuzlarını ihtiva etse de bu, yukarıda verilen oranda bir miktara ulaşmamışsa, esasında TCK anlamında uyuşturucu ya da uyarıcı maddeden de sayılamayacağı için dolayısıyla TCK m. 188/3’teki suçlar gündeme gelmeyecektir.